Savunma avukatının kolluk kuvvetlerinde karşılaştığı en önemli sorunlardan biri müvekkiline ilişkin iddianın konusu hakkında bilgi sahibi olamamasıdır.
CMK’nın 149/3’ü. Maddede, “Soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında avukatın şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgulama sırasında yanında bulunma ve hukuki yardım sağlama hakkı engellenemez veya kısıtlanamaz.”
CMK’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında müdafaa vekilinin soruşturma aşamasında dosyanın içeriğini inceleyebileceği ve talep ettiği belgelerin bir nüshasını ücretsiz olarak alabileceği belirtilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, müdafaa vekilinin dosyanın içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması soruşturmanın amacını tehlikeye atması şüphesiyle, Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine sulh ceza hakimliğinin kararı ile bu yetkinin kısıtlanabileceği belirtilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında, yakalanan kişi veya şüphelinin ifadelerini içeren tutanakların, bilirkişi raporlarının ve anılan kişilerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlem tutanaklarının kısıtlama kararı kapsamında olmadığı belirtilmiştir.
Özetlemek gerekirse, soruşturmanın amacı tehlikedeyse, sulh ceza hakimi Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Kısıtlama (Gizlilik) Kararı verebilir. Ancak şüphelinin ifadesi ve dosyadaki bilirkişi raporları bu karar kapsamında yer almamaktadır.
Kısıtlama kararının verildiği durumlarda savunma avukatı müvekkiline ilişkin iddiaları genellikle öğrenememekte ve kendisine hukuki hizmet verememektedir.
Ayrıca telefon görüşmesi dökümlerinden oluşan soruşturma dosyalarında gözaltına alınanlara sadece suç anlatılmakta ve bu suçlar kesinlikle organize suç ibaresini içermektedir.
Tutuklu bulunan, evi veya iş yeri aranan, dosyadaki Kısıtlama Kararı nedeniyle kendisine yöneltilen iddiayı öğrenemeyen ancak suçlanan suçun adı da söylenen kişiye ne kadar hukuki hizmet sunulabilir?
Pratikte sadece bir kez karşılaştığım bir sorun bu durumu kısmen ortadan kaldırdı. Kısıtlama emri içeren bir dosyada iddianın ne olduğunu sorduğumuzda kolluk görevlisi bu durumun yazılı olarak bildirileceğini ve müvekkil aleyhindeki iddiaların gerçekten bize yazılı olarak iletildiğini söyledi. Böyle bir uygulama bile iddianın ne olduğunu öğrenmemiz için faydalıdır.
Müvekkil aleyhindeki iddiayı kısmen bilmesine ve en kötü ihtimalle yanında alıkonulan kişilere dayanarak ne yaptığını tahmin etmesine rağmen tüm bunları avukatından saklar ve avukatına güvenmez. Burada avukatın görevi kapalı kutu olan müvekkilini önce onunla konuşmaya ikna etmektir. Savunma avukatı müvekkiline tutuklu kişilerle olan irtibatını sormalıdır.
Ayrıca CMK’nın soruşturmanın amacını nasıl tehlikeye atacağı konusu sorgulanmalı ve Kısıtlama Kararına itiraz edilmelidir.
Bilindiği üzere İddianamenin kabulü ile Kısıtlama Emri kaldırılarak dosya kamuoyuna duyurulur. Şüphelinin ifadesi alındığı andan İddianamenin kabulüne kadar tutuklama kararı gibi her ay Kısıtlama Kararı değerlendirilmeli ve soruşturmanın amacı tehlikeye girmeyecekse kısıtlama kararı kaldırılmalıdır.
Gerçekten de şüphelilerin ifadeleri tamamlandıktan sonra kısıtlama emri kaldırılmalı ve savunma avukatına kapsamlı bir savunma dilekçesi verme fırsatı verilmelidir. Bu durum bazı şüpheliler hakkında dava açılmamasına da neden olabilir.
Bu, usul ekonomisi açısından faydalı olacak ve mahkemelerdeki iş yükünü azaltacaktır.
Bir şüphelinin ifadesi alınmasına rağmen kendisine yöneltilen suçlamayı öğrenememesi veya dosyadaki belgeleri elde edememesi Anayasamızın 36. Maddesine ve AİHS’NİN Adil Yargılanma Hakkına aykırılık teşkil etmektedir.
Bu nedenle bizce CMK 153/2. Maddedeki Kısıtlama Kararının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Kısıtlama Emri hemen hemen her davada Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine verilir. Bu karar savunma hakkını kısıtladığı için gerekçelendirilmeli ve hangi durumlarda soruşturmanın amacının tehlikeye gireceği açıkça belirtilmelidir.
Savunma avukatı, özellikle şüpheli sayısının yüksek olduğu ve kısıtlama emri olduğu durumlarda açıklama yapamaz.
Kısıtlama Emrinin olduğu durumlarda ifade alan kolluk kuvvetleri savunma avukatına tek kelime etmez, ifadesini kaydetmez ve avukat “rapor kaydedici” veya “cansız manken” konumuna getirilmeye çalışılır.
İfadeyi alan kolluk görevlisi, ifadesini aldığı kişiye ifade sırasında avukatın olmayacağını ve avukatı ifadeye müdahale ederse durumu kaydedeceğini, zaten endişeli olan şüpheliyi tamamen korkutacağını söyler. Bu durumda şüpheli zaman zaman sorulara çok farklı cevaplar verir. Avukat rehberlik için açıklama yapmasa da sadece açıklama yapsa bile kolluk kuvvetleri bu duruma sert tepki veriyor.
İfade tamamlandıktan sonra ceza avukatından herhangi bir ifade alınmaz. Ceza avukatı, ifade cumhuriyet savcılığında veya mahkeme huzurunda alındıktan sonra açıklama yaparsa, şüphelinin kolluk kuvvetlerine açıklama yapmasının ardından da açıklama yapması gerekir.
Ağır ceza davalarında şüphelinin kolluk kuvvetinde ifadesi sırasında avukatın müvekkilinin yanında bulunup bulunmaması arasında bir fark yoktur.
Kolluk kuvvetleri Cumhuriyet Savcısının yerine geçer, şüpheliye sorular sorar, bazı cevapları koyu veya büyük harflerle yazar ve suç teşkil etmeyen genel konuşmaları suç olarak değerlendirebilir.
İfade almakla görevlendirilen kolluk kuvvetleri Cumhuriyet Savcısı gibi davranır. Örneğin, suç teşkil etmeyen telefon çözümleri şüpheliye sorulur ve ondan cevap almak için girişimlerde bulunulur.
Ayrıca kendisinden başka ikinci veya üçüncü kişilerin konuşmaları istenir ve kendisinden yorum yapması istenir. Ancak kendisinden başka iki kişi arasındaki telefon görüşmesini başkasına sorarak elde edilen deliller hukuka aykırı olacaktır. Bu nedenle şüpheliye kendisinden başka konuşmalar sorulmamalıdır. Bu sorunun sorulmaması gerektiğine dair uyarılar kolluk kuvvetleri tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Bu nedenle müdafaa vekili, müvekkiline beyanı almadan önce bu tür soruların yanıtlanmaması gerektiğini bildirmelidir.
Zaman zaman kolluk kuvvetleri, şüpheliyi yoran ve direncini zayıflatan cezai olmayan telefon görüşmelerini okur. Soruları ve cevapları içeren tanıklık kaydı bazen 100 sayfayı aşıyor.
Kolluk kuvvetleri zaman zaman bazı cevapları kalın ve büyük harflerle yazarken, diğerleri küçük harflerle yazılır.
Kolluk kuvvetleri hangi şüphelinin hangi suçla suçlanacağına ve hangi soruların sorulacağına karar vermemeli, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı tarafından belirlenmelidir. Kolluk kuvvetleri, Cumhuriyet Savcısının yazılı talimatlarına göre hareket etmeli ve hangi şüphelilerin hangi eylemlerle suçlandığını belirlemelidir.
Kolluk kuvvetleri, arama ve gözaltı gibi koruma tedbirlerini alırken Ceza Kanunu hükümlerine aykırı hareket ederse;
Bilindiği üzere soruşturma aşamasında delillerin gizlenmesini önlemek için arama, el koyma, gözaltı ve tutuklama gibi koruyucu önlemlere başvurulabilir.
Ancak bazı durumlarda CMK hükümleri ihlal edilmektedir. Örneğin CMK madde 119/4. Cumhuriyet Savcısının bulunmadığı bir ikametgah, işyeri veya başka bir kapalı yeri aramak için, makalede yerel yaşlılar veya komşular konseyi’nden iki kişinin bulunması gerekmektedir. Yine 119 uncu maddenin 5inci fıkrasında askeri alanlarda yapılacak aramaların hakim veya Cumhuriyet Savcısının talebi ve katılımı üzerine askeri makamlarca yapılacağı belirtilmiştir.
Ancak zaman zaman bu hüküm ihlal edilmekte ve yerel ihtiyarlar meclisinden veya komşulardan iki kişinin alınmadığı aramalar yapılmakta ve buna dayanarak mahkumiyet verilmektedir.
Ceza yargılamasında delillerin toplanmasına ilişkin usul ve esasların “süslemek için” değil, adli makamlarca izlenmek üzere oluşturulduğunu belirtti. Suçu işlemekle suçlansa bile, iş ve işlemleri yürüten adli makamların hukuka uygun hareket edilerek, daha sonra hukuka aykırı delilleri yasal hale getirmeye çalışmanın veya bu noktada hukuka aykırılığı görmezden gelmenin son derece yanlış sonuçlar doğurabilir.
Bu durumda kolluk kuvvetlerinin CMK hükümlerini dikkate alıp almadığı ve bu hükümlere uyulup uyulmadığı da dikkate alınmalıdır.
Bilgisayarlarda ve Günlüklerde Arama, Kopyalama ve El Koyma işlemi sırasında bundan bir kopyasının yapılmış olmasıdır destek ve talep etmesi halinde şüpheliye veya temsilcisine verilir ve bu husus tutanaklara kaydedilecek ve imzalanacaktır.
Kolluk kuvvetleri zaman zaman ifadeyi alıp şüpheliyi adliyeye götürdükten sonra soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılığına girerek eylemin kim veya kimler tarafından yapıldığına dair görüşlerini bildirirler.
Özellikle şüpheli sayısının fazla olduğu durumlarda ifadeler alındıktan ve rapor hazırlandıktan sonra şüphelilerle birlikte soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısına teslim edilir. Ancak bundan sonra kolluk kuvvetleri cumhuriyet savcılığına girer ve saatlerce orada kalırlar. Şüpheli yokken hangi soruların sorulacağı konusunda Cumhuriyet Savcısına bilgi verilir.
Aslında, şüphelilerin ifadesi sırasında kolluk kuvvetleri, Cumhuriyet Savcısının ne tür sorular soracağını onlara anlatmaya çalışır.
Ayrıca kolluk kuvvetleri cumhuriyet savcılığına girerek şüphelilerin ifadeleri alındıktan sonra bile dakikalarca orada kalıyor. Bundan sonra kimin tutuklanacağı belirlenir. Başka bir deyişle, kolluk kuvvetleri kimin tutuklanmaya sevk edileceğine dair görüşlerini de ifade edebilirler.
Sonuç olarak, suçu ve suçluyu tespit etmeyi amaçlayan kolluk kuvvetleri bazen Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine aykırı hareket eder ve bu nedenle yasa dışı kanıtlar elde edilir. Bu kanıt, karara dayanak olarak alınmamıştır. Savunma avukatları kısıtlama kararı ve bu kararın uygulanması ile ilgili görevlerini tam olarak yerine getiremezler. Kolluk kuvvetleri karşılaştıkları her eyleme ve her şüpheliye önyargıyla yaklaştığından, hukuktan doğan hak ve özgürlükler çeşitli nedenlerle engellenmektedir. Bu nedenle çoğunlukla adli işlemlere atanan kolluk görevlilerinin diğer kolluk görevlilerinden farklı eğitim almaları gerekmektedir.